İnsanlar, birincil şirklerine aşıktırlar. Yani, insanlarla birincil şirk arasında sıkılık, çekim gücü, bir aşk cazibesi ve cezbesidir. Bu yüzden insanlar birincil şirklerine sıkı bağlıdırlar. Yani, insanlar birincil şirkleriyle bütünleşiktirler. Öyle ki, birincil şirk insanın kendisi, insanın kendisi birincil şirk gibi bütünleşiktirler. Bu yüzden göremezler. Ayna tutmak gerekir.

Dünya, birincil şirk cahilidir ve birincil şirk o kadar önemli ve yüksek bir konumda konudur ki birincil şirkin açıklanması, tebliği, duyurusu, izahı özel izinledir ve belgeyledir. Ancak, insanların ikincil şirkleri kendilerinin bilinçli olarak belirledikleri ihtiyaçları olduğundan bu tür şirklerine bağımlıdırlar yani onsuz yapamazlar. Son paragrafı, son cümleleri iki cümleyle özetleyeyim ki iki kelime yan yana gelsin. İnsanlar birincil şirklerine bağlıdırlar, insanlar ikincil şirklerine bağımlıdırlar.

İkincil şirk, ikincil şirkler ancak insandan birincil şirkin kalkmasıyla silinebilir. Birincil şirk kalkmadan ikincil şirkin silinmesi mümkün olmaz. Sürekli bir kavga, sürekli bir didişme, sürekli bir savaş olur bu ikincil şirkler üzerinden. Birbirleriyle geçinemeyen insanların bile tartıştıkları konular ikincil şirkleri üzerindendir. O ihtiyaçlar üzerinden yapılan kavgalardır, tartışmalardır, anlaşmazlıklardır. Dolayısıyla, birincil şirk kalkmadan ikincil şirk yani ikincil şirke olan ihtiyaç kalkmaz, silinmez.

Peki birincil şirk nasıl kalkar? Birincil şirki ancak Allah Aşkı kaldırabilir. Çünkü bir süregelen aşkı ancak daha kuvvetli ve baskın olan, daha cazibeli bir aşk siler. Birincil şirk, insanın aşık olduğu, bağlı olduğu, cazibeyle mıknatıs gibi yapışık olduğu bir şirk olduğu için o mıknatısı çözecek olan, o mıknatıstan daha kuvvetli çekim gücüne sahip olan bir güçtür. Dolayısıyla insanın birincil şirkle olan bu aşk cezbesini sökecek olan daha büyük bir aşk cezbesidir ki o Allah aşkıdır. Şimdi buradan, bu açıklamalardan sonra konumuza, Rabbimizin misaline dönersek:

Hz. İsa (AS), evet İsrailoğullarının arasından çıkmıştır ama İsrailoğulları tarafından itibar görmemiştir. Oysa Hz. İsa (AS) kendine ait ayrı bir grup, bir cemaat oluşturmak amacıyla başlangıçta görevine başlamamıştır. Duyurusunu İsrailoğullarına yapmıştır. Ancak İsrailoğullarından Hz. İsa (AS), İsrailoğullarından uzaklaşmak zorunda bırakılmıştır. Hz. İsa (AS)’a bu uzaklaşmadan sonra itibar eden, tabi olan insanlar da kendilerine açıklanan birincil şirk bilgilerini kavrayamamışlardır ve değerlendirememişlerdir. Birincil şirkin gerçek manasından çok uzaklaşmışlardır.

Hristiyanlar diye bilinen Hz. İsa (AS)’a tabi olmuş kimseler, Hz. İsa (AS)’dan öğrendikleri yeni iman bilgileriyle kendilerine yeni ihtiyaçlar belirlemişlerdir. Dikkat buyurunuz lütfen. Hz. İsa (AS), kendisine tabi olanlara yeni iman bilgilerini, birincil şirke ait yaklaşan, birincil şirke doğru insanları götüren iman bilgilerini yani birinci şirki anlamaya götüren iman bilgilerini açıklayınca, Hz. İsa (AS)’a tabi olanlar bu konuyu anlayıp kavrayamadıkları için evet yanlışlar yapmışlardır ama bu bilgiler onlara yeni ihtiyaç ilhamları vermiştir.

Dedik ya ikincil şirk bir ihtiyaçtır, birincil şirkle ilgili imani bilgileri öğrenince akıllarına haaa diyerek yeni ihtiyaçlar getirmişlerdir. Dolayısıyla, Hristiyanlar birincil şirkten esinlenilmiş bir ikincil şirk oluşturmuşlardır. Yani, birincil şirklerini ikincil şirk ihtiyacı içerisinde birleyerek, ikincil içerisinde birincil şeklinde bir şirk türü geliştirmişlerdir. Oysa, işte bu geliştirdikleri ikincil şirk, var olan dünyadaki bütün ikincil şirklerden daha tehlikeli, daha sakıncalı, daha büyük bir zulümdür. Ancak, ikincil şirkin bir ihtiyacı karşılıyor olması sebebiyle de oluşturdukları bu yeni şirk tanımı Hristiyanlarda çok büyük bir manevi tatmine yol açmıştır.

Son Nebiullah ve Rasulullah (SAV) Efendimiz kendisine tabi olanlara “Amentü Billahi” dedirtmiş, onlara Billahi anlamda imanı öğretmiş, birincil şirki ve ikincil şirki ayırımlarını yaparak tam tanımlamış, kurtuluş yollarını da bizzat yaşayarak öğretmiş, Biiznillah Diyn’i tamamlamıştır. Böylece Hz. Muhammed Mustafa (SAV) Efendimiz’e tabi olmayı başaranlar, kalplerini bu söz konusu olan katılıklardan kurtarmışlardır.

Buraya kadar olanı bir iki cümleyle derleyip toplamak gerekirse, şirkler açısından sonuçlar şöyle olmuştur:

İsrailoğulları yani Hz. Musa kavmi ikincil şirkin cazibesinden kurtulamamış ve dünya hırsları çok yüksek duniHi ilahlar olarak devam etmektedirler. Bu sebeplerden dolayı Maide Suresi 82. Ayette bildirildiği üzere Billahi anlamda iman edenlere düşmanlık bakımından en şiddetliler Yahudiler ve bilinçli olarak şirk koşanlardır. Yahudilerin, düşmanlık yapmadıkları Müslüman gruplar olursa bunun sebebi o Müslümanların Billahi anlamda iman etmediklerini Yahudilerin anlıyor olmasındandır. Bu durumun farkında olmayan Müslümanlardır. Ayrıca, Bakara Suresi 96. Ayetten de öğreniyoruz ki Yahudiler dünyada yaşamak arzusu ve hırsı bakımından da insanların en şiddetlileridirler. Öyle ki bilfiil şirke batmışlardan bile daha ileridirler.

Hristiyanlara gelince, Hristiyanlar ise birincil şirki ikincil şirk içerisine yedirerek ikincil şirklerini daha büyük bir zulüm haline getirmiş olarak böyle devam etmektedirler. Hristiyanların, kendilerine has oluşturdukları şirkin Allah katında ne denli büyük ve tehlikeli olduğu da Meryem Suresi 88-93. Ayetlerde bildirilmekte ve “öyle bir şirk söylediler ki neredeyse Sema çatlayacak, Arz yarılacak, dağlar yıkılacak” denilmektedir. Dikkat ederseniz, Hristiyanların oluşturdukları kendilerine has bu büyük zulüm olan şirk, kıyameti başlatabilecek derecede bir şirk olarak ayetten görülmektedir.

Allahu a’lem, bu tehlikeyi dengeleyen şey ise Müslümanların daim okudukları İhlas Suresi’dir.

Şirk konusunda Müslümanlara Müslümanlara gelince: Hz. Muhammed Mustafa (SAV) Efendimiz’e tabi olmayı başarabilmiş Müslümanlar ikincil şirkleri birincil şirkin içerisinde ve birincil şirkle birlikte yok etmeyi öğrenmişlerdir. Burası çok önemli… Niçin? Efendimiz (SAV)’in dünyaya nasıl bir nimeti aşıladığını anlayabilmek için. Efendimiz (SAV)’e salavat okurken O’na nasıl bir duygularla, nasıl bir bağlılıkla, nasıl bir şükranla, nasıl bir sevgiyle, nasıl bir muhabbetle, nasıl bir ihtiyaçla, nasıl bir iştiyakla okumamız gerektiğini anlayabilmek için… Dünyaya verdiği ilim, dünyaya yaydığı ilim, dünyada olmayan bir şeyin mayası… Nedir o? Müslümanlar ise ikincil şirkleri birincil şirkin içerisinde ve birincil şirkle birlikte yok etmeyi öğrenmişlerdir. Öğrenmek isteyenler de böyle devam etmektedirler…

Bunlar dünyanın, biraz genişletelim, Samanyolu Galaksisi’nin en önemli bilgileri ve cümleleridir; ancak dünyada yaşayanların önem verdikleri şeyler bütün bunları örtecek derecede öyle önemli ve cazibeli hale gelmiş ki bunların farkında olmak, bunları çare gibi görmek insanların akıllarına bile gelmeyecektir.

Ama Efendimiz (SAV) işte dünyaya böyle bir maya bırakmıştır.

Birincil şirkle birlikte ikincil şirkleri de yok edebilme gayretleri içerisinde hatalarımızdan dolayı af dilemek ve bu yolda yardım istemek amacıyla Rasulullah (SAV) Efendimiz Billahi anlamda iman etmiş olanlara bir tövbe dua öğretmektedir:

“Allahümme inniy euzü bike en üşrike bike şey’en ve ene a’lem ve estağfiruke lima lâ a’lem, inneKE entel Allamul guyub: Allahım bir şeyi bilerek sana ortak oluşturmaktan kesinlikle sana sığınırım. Bilmeyerek yaptıklarım için de istiğfar ederim. Şüphesiz ki SEN gaybı hakkıyla bilensin.”

Salat ikamesine başlarken, Allahuekber demeden hemen önce bu tövbe duayı okumak, bunu alışkanlık haline getirmek çok güzel bir davranış olur inşaAllah.

Ve DarabALLAHU Meslen 3’ten